Batı Tıbbının Zamanı Yok…

“Nerede hata yaptım?” diye düşünüyordum…

Az sonra çekilecek meme MR’ımın saatini beklerken ve de sıradakileri diğer kişileri göz ucuyla süzerken, zihnim beni ele geçirmiş ve zihnimle birlikte bir sorgulama oyunu oynamaya başlamıştık: Aklıma hayatım boyunca yaptığım her şey alakalı alakasız gelmeye başlamıştı ve ben onları sınıflandırıyordum.

Beynim içinde anıların dolu olduğu bir çuvalın içinden sanki rastgele sahne seçimleri yapıyor ve seçtiği resimlere bakıp “Bu alakalı, bu çok alakasız” gibi etiketler yapıştırarak meme kanserine giden yolda neyi hatalı yaptığımı bulmaya çalışıyordu…

Resimlerden ilki Taksim’de her öğlen gittiğimiz “Tavuklu Fettucini Alfredo”suna bayıldığım kafeye aitti. Acaba seyahat acentesinde çalıştığım o 2 yıl süresince neredeyse her gün gittiğim o kafenin yemekleri mi beni hasta etmişti? Öyle ya uzmanlar tam da bu zamanlarda tavuğun ne kadar zararlı olduğunu anlatıyordu.

Tam bu resimle ilgili kararıma varmak üzereyken, arkadan bir önceki resmi itekleyen yeni bir resim düştü önüme… Resim gece 2 de uyanıp, her gece 2-4 arası çalıştığım ve belki de hayatımın en verimli çalışma yıllarını geçirdiğim üniversite hazırlık dönemine aitti… Ben salondaki masanın üzerinde hunharca çalışıyor, bir yandan da Boğaziçi Üniversitesi hayalleri kuruyordum. Uykusuz kaldığım o çalışma gecelerinin bugün bu sırada diğer hastalarla aynı anda bekliyor olmama katkısı olabilir miydi? Bu gerçekten mümkün olabilir miydi?

Nedendir bilinmez, gözüm bir yandan yan koltukta oturan yaşlı kadına ilişti. Acaba o ne için bekliyordu? Nesi vardı? Acaba durumu benden kötü müydü? Bir sonraki aya çıkabilecek miydi? Buradakilerin durumu çok mu vahimdi? Ben de burada bekliyorsam ben de mi çok vahim durumdaydım? Evleneli daha 1 yıl olmuşken ve tam acaba çocuk yapalım mı diyorken şu mememde çıkan kötü huylu kitle de neydi? Acaba ben burada bunları düşünüyorken onu içimde büyütüyor olabilir miydim?

Bu ve benzer onlarca, yüzlerce resmi kim bilir kaç kez heybemden çıkarıp baktım, inceledim, geri bıraktım da beni meme kanserine götüren gerçek yolun haritasını bulamadım.

Derken bana teşhis kondu, ameliyat oldum, kemoterapi ve radyoterapi gördüm, 6 yıla yakın hormon tedavisi aldım. Onlarca doktor görüşmem ve bunlardan bir o kadar fazla da tahlilim oldu.

Üzerinden tam 13 yıl geçti. Hiçbir doktorumla beni meme kanserine taşıyan adım taşları hakkında maalesef konuşmadık. Çünkü Batı tıbbının buna zamanı yoktu, sebeplere inmek zaman isterdi, o ise meşgul olduğu için bana bu zamanı veremezdi.

Batı tıbbının işi hastaların hastalıklarını teşhis etmek, uygun bir tedavi bulup, mümkünse en kolay ilaçla eşleştirip hastanın yakınmalarını azaltıp evine göndermekti.

İyi ama ben yanlış taşlara basarak istemediğim bir yere geldiysem, buraya tekrar aynı taşlara basarak istemeyerek da olsa gelebilirdim. O taşların ne olduğunu bilmek zorundaydım!

O sıralarda herkes bana “Bu kadar çok kafana takma, rastlantısal olarak senin başına geldi, aynı şey bize de olabilirdi, demek ki genetikmiş” gibi beylik laflar ederken ben beynimin arkalarında hep “Yaşam Tarzı”mla ilgili gözden geçirmeler yapıyordum.

Yıllar sonra Fonksiyonel Tıp’la tanıştığımda ise “Evreka!” dedim.

Batı tıbbının es geçtiği beslenme, uyku, egzersiz ve stres yönetimi gibi “Yaşam Tarzımı” etkileyen ve belki de genetiğimin de önüne geçen alışkanlıklarımın meğerse kaderimi belirleyen adım taşları olduğunu fark ettim.

“Nerede Hata Yaptım” sorusu “Nasıl daha sağlıklı ve uzun yaşarım?” ın cevabını bulmama yardım etti…

Ve ben bir sırrı öğenmiş gibi kendimi zengin hissettim…

Kalın Sağlıcakla…

Naz

Yazıyı Paylaşın :
Facebook
LinkedIn
X
Pinterest
WhatsApp
Email

2 Responses

  1. O günlerin muhasebesi mutlaka zordur Nazan Hanım. Neden ben , ne yaptımda bu oldu, buna layık mıyım, neden ona değil… ?gibi.. Daha da zoru bu soruları sizin adınıza başkalarının size ve kendisine sorması☺️

  2. X kuşağı tam bir geçiş kuşağı olup; gelenekten modernliğe ya da teknolojiye sırat köprüsü gibi uzanmış ve yaşamının her döneminde en ağır bedelleri ödemiş kuşaktır. (Tamamen kendi görüşüm.) Yazınızda anlattığınız konu için öncelikle geçmiş olsun dileklerimi sunmak istiyorum.
    İşte dediğim gibi kuşak olarak tüm geçişleri yaşayan bu kuşak insanları maalesef bedellerin en ağırını sağlıklarını kaybederek ödüyorlar. Bu dönem insanların bir çoğunda genç yaşta kalp ve damar hastalıklarının yanı sıra kanser de çok sık görülmüştür. Altta yatan en büyük nedenin; ağır stres, mükemmelliyetçilik, mobing gibi faktörler olduğunu düşünüyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Yazılarda İlginizi Çekebilir

Haberdar Ol

Ücretsiz haftalık bültenlerime üye olmak ve sağlıklı & uzun yaşam ipuçlarını öğrenmek için kaydol!