Hiç sabah uyandığında “Ben çok yorgunum” diyen bir çocukla karşılaşmadım… “Dün gece ara ara uyandım, sonrasında uykuya dalmakta çok zorlandım.” diyen küçük bir çocukla da karşılaşmadım… 👀
Aksine; ne kadar geç yatarsa yatsın, her zaman yatağından fişek gibi fırlayan, uykusunu almış, dinç ve delidolu çocuklarla karşılaştım hep…🔥🔥🔥
Yaşım itibariyle sanırım (ben 45 yaşındayım), kiminle konuşsam “Dün gece uyuyamadım, gecenin köründe uyandım, yatağın içinde dönüp durdum, sabaha doğru uyumuşum 😴, bu sefer de işe gitmek için kurduğum alarm çaldı⏰, neyse ki ofiste kahveyle ayıldım☕. Uyusam da sabahları kendimi dinç hissederek uyanmıyorum…” benzeri şeyler duyuyorum…Ya da uykuya dalmakta zorlanıp, sabah ezanına doğru uykuya dalabilenlerle karşılaşıyorum…
“Çocukken her şey iyi gidiyorken, ne oluyor bize?” diye sormadan edemiyor insan kendine…🧐🧐🧐
Bu soruyu bir yere daha sonra cevaplanmak üzere park ederken, insanın aklına bir soru daha geliyor: Atalarımız, dedelerimiz de mi böyle uyku sorunları çekiyordu? 🤔🤔🤔
Buna cevabımız net: Hayır!
Atalarımız elbette doğanın sirkadyen ritmiyle ahenk içinde yaşıyordu. En basit haliyle güneş 🌞 varken aktif, dışarıda, besleniyor; güneş yokken pasif, daha hareketsiz, yeme ve içmeden uzak kalarak uykuya geçiyordu 🌛 . Atalarımızın vücutları doğanın döngülerini ve sinyallerini doğru algılayabiliyor ve tüm vücudu buna göre yönlendiriyordu, uyuyamama gibi sorunları yoktu, çünkü uyumak dışarıdaki vahşi ve tekin olmayan yaşamdan uzaklaşmanın tek seçeneğiydi.
Şimdiye dönelim… Çoğumuz hayatlarımızı doğanın ritminden tamamen uzak halde yaşıyoruz. Belki içimizdeki mükemmeliyetçi ve baskıcı ebeveyn modundan, belki de işyerimizin 💺 üzerimizdeki baskısından ötürü yapmamız gereken bir işin son kısmını halletmek için gece geç saatlere kadar ayakta kalıyoruz 😴. Sabah çok erken saatlerde başlayan günü, mega şehirlerin ultra trafiklerinde 🚍 uzun saatler geçirerek tamamlıyor ve akşam geç saatleri kendimize ayrılmış saatler olarak ayakta geçiriyoruz.
Belki farkında değiliz ama zihnimizin arka fonunda hep telaşlı bir müzik (stres) çalıyor, uykumuzu yeterince alıp yenilenemiyoruz (bunun arkasında gerçek bilim var!), her gün yapay ışığa (cep telefonu vs.) o kadar uzun maruz kalıyoruz ki biyolojik ritmimiz vaktin gündüz mü, yoksa gece mi olduğunu maalesef anlayamıyor!
Henüz çocukken doğanın doğal ritmiyle ahenk içinde yaşayan ve uyuyabilen bizler; yaş aldıkça hayatın omuzlarımıza yüklediği yükler veya bilinçli- bilinçsiz uyguladığımız yanlış yaşam tarzımızla uykusuz kalıyor ve başta kanser olmak üzere kronik, hormonal ve daha birçok hastalığa açık davetiye çıkartıyoruz…
Uykudaki ritmin bozulmasının bize olan etkilerini gerçekten bilmiş olsaydık, inanın kendimize bunu bir saniye bile yapmazdık.
Peki ne yapacağız?
👉 Önce bileceğiz… Neyi mi? Uyku hakkında her şeyi…
👉 Sonra farkına varacağız… Neyin mi? Mevcutta neleri yanlış yaptığımızı…
👉 Sonra aksiyon alacağız… Nasıl mı? Motivasyonla yola çıkarak…
👉 Sonra sürdüreceğiz… Hep mi? Evet, belki de destek alarak…
Bu yazıyı okuyarak buraya kadar geldiyseniz çok şanslısınız…Çünkü buraya çok kritik bir soru bırakıyorum:
“Sizi geceleri uyutmayan nedir?” Üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir konu… Gerçek cevabı bulduğumuzda iş kolaylaşıyor birden…
Uyku konusunda yukarıdaki dört adımda desteğe ihtiyacınızın olması durumunda, benimle iletişime geçebilirsiniz!
Kalın sağlıcakla…
Naz